Telefonunuz, sanki bir bilgi hazinesi gibi, içinde yüzlerce hatta binlerce hikaye, fotoğraf, video ve belge barındırıyor. Bu bilgi yığını, elektronların dansıyla kodlanmış durumda. Her yeni bilgi, elektronların yer değiştirmesine ve bu dairedeki danslarında belirli bir enerji değişikliğine yol açıyor.
Einstein’ın ünlü denklemi E=mc²’ye göre, enerji ve kütle arasında bir bağlantı var. Yani, bilgi ekledikçe veya sildikçe, telefonunuzun kütlesi de değişebilir.Peki, bu değişiklik gözle görülür mü? İşte burası ilginç. Telefonunuzun ağırlığında hissedilebilir bir değişiklik için, depolanan bilginin miktarının muazzam derecede büyük olması gerekir. Öyle ki, bir telefonun ağırlığındaki değişimi algılayabilmek için tüm internetin ağırlığını milyonlarca kez çarpmak gerekebilir.
Bu durum, bilginin gerçekten de maddi bir varlık olduğunu düşündürüyor. Telefonunuzdaki veriler, sanki bilgi parçacıklarıyla dolu bir evren gibi. Her eklediğiniz veya sildiğiniz bilgi, bu küçük evrenin dengesini değiştiriyor ve dolayısıyla telefonunuzun kütlesini etkiliyor.
Sonuç olarak, telefonunuzun hafızası gerçekten de dolu olduğunda, onun kütlesinin arttığını hayal etmek oldukça ilginç ve düşündürücü bir konu. Ancak pratikte, bu değişiklik çok küçük olduğu için, telefonunuzun ağırlığında hissedilebilir bir fark yaratmaz.