BM Genel Kurulu, Filistin-İsrail çatışmasıyla ilgili olarak Uluslararası Adalet Divanı’na sunduğu sorularla dünya gündemini sarsmış durumda. Bu sorular, İsrail‘in Filistin halkının kendi kaderini belirleme hakkını sistematik bir şekilde ihlal etmesi, işgal politikalarının devam etmesi, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim faaliyetlerinin sürmesi, Kudüs’ün demografik yapısını değiştirmeye yönelik çabalara girişmesi ve ayrımcı mevzuatları benimsemesi gibi konuları mercek altına alıyor.
Filistin’in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur’un, Uluslararası Adalet Divanı’ndaki duruşmada yaptığı duygusal konuşma, Filistinli çocukların yaşadığı zorlukları vurguluyor. Gözyaşları içindeki açıklamalarıyla Mansur, Filistin halkının hukukun korunması, adil bir barışın tesis edilmesi ve uluslararası toplumun bu konuda sorumluluk alması gerekliliğine vurgu yapıyor.
Mansur’un ifadeleri, Filistin halkının yaşadığı 75 yıllık zorlukları, hukuki belirsizlikleri ve İsrail’in yasa dışı eylemlerini bir kez daha gündeme taşıyor. Uluslararası hukukun, İsrail tarafından sistematik bir şekilde ihlal edildiğine dair açıklamalar, Filistin’in adalet arayışının ne denli acil ve önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Filistin heyetinin Uluslararası Adalet Divanı’na başvurusu, sadece bir hukuki süreç değil, aynı zamanda Filistin halkının yaşadığı acılara ve hukuksuzluğa karşı bir direnişin de ifadesidir. Bu duruşma, İsrail’in Filistin topraklarındaki eylemlerinin uluslararası hukuki açıdan incelenmesi ve hukuki sonuçlarının belirlenmesi açısından tarihi bir öneme sahiptir.
Duruşmaların 19-26 Şubat tarihleri arasında gerçekleşmesi, 52 devletin yanı sıra birçok uluslararası kurumun, İsrail’in Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin beyanlarda bulunacak olması, uluslararası toplumun bu konudaki hassasiyetini gösteriyor.
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkelerin duruşmalardaki sözlü sunumları ise, İsrail’in işgal politikalarına ve hukuki sonuçlarına yönelik uluslararası tepkilerin çeşitliliğini yansıtacaktır. Filistin’in adalet arayışının bu platformda dikkate alınması, uluslararası hukukun güçlendirilmesi adına kritik bir adım olarak değerlendirilmelidir.
Bu duruşmaların hukuki sonuçları, İsrail’in Filistin topraklarındaki eylemlerine karşı uluslararası baskının artmasına ve bu konuda açıkça destek veren ülkelerin tutumlarının gözden geçirilmesine yol açabilir. Uluslararası Adalet Divanı’nın verdiği danışma görüşlerinin bağlayıcı olmasa da geniş bir etki alanına sahip olması, bu duruşmaların küresel düzeyde hukuki bir referans noktası haline gelmesine olanak tanır.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve Filistin’de yaşanan insan hakları ihlalleri, duruşmaların gerçekleştiği süreçte daha da vurgulanacak ve uluslararası toplumun bu konudaki tutumu büyük bir önem taşıyacaktır. kayank:SonDakika.Bu süreç, sadece hukuki bir çözüm arayışı değil, aynı zamanda Filistin halkının yaşadığı acı ve haksızlıklara karşı küresel bir dayanışmanın ifadesi olarak değerlendirilmelidir.
